Miras Reddi
- Av.Tayfun Aydoğmuş Hukuk Bürosu
- 3 Kas 2022
- 4 dakikada okunur
Bir kimsenin vefatı üzerine vefat edenin mirasçılarına geçen hakları ve borçlarının bütününe miras denir. Halk arasında “Reddi Miras” olarak da bilinen “Mirasın reddi” kavramı, mirasın doğurduğu hakların ve borçların mirasçı tarafından kabul edilmemesini ifade eder. Mirası reddeden kimse kural olarak; miras üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Mirasın reddi, mirasçıların iradeleriyle gerçekleştirilebileceği gibi, kanunun öngördüğü şartların oluşmasıyla kendiliğinden de gündeme gelebilir. Söz gelimi, miras bırakanın borçlarını ödemeden aczi açıkça belli ise miras, mirasçıların bu yönde bir talebi olmaksızın hükmen reddedilmiş sayılır.

Miras, yasal ve atanmış mirasçılar tarafından reddedilebilir. Kural olarak; mirasın reddi üç aylık hak düşürücü süreye tabidir. Yani mirasçılar, mirasçı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde reddi miras işlemini gerçekleştirmelidir. Bunun için sulh hukuk mahkemesine yazılı veya sözlü beyanda bulunulması gerekir. Yasal süresi içerisinde ret hakkını kullanmayan mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılır.
Mirasın Gerçek Reddi Nedir ?
Bir mirasçının kendi iradesi ile mirası reddetmesi haline “Reddi Miras” veya “Mirasın Gerçek Reddi” denir. Bu durumda mirası reddeden kimse kural olarak; miras üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Hatta miras payı, kendisi sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi alt soyuna veya diğer mirasçılarına geçer. Yani, söz gelimi kişi babasından kalan mirası reddetmişse, onun miras hakkı çocuklarına geçecektir.
Gerçek reddin hüküm ifade edebilmesi için mirasçının yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine beyanda bulunması gerekmektedir. Ret beyanının kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hukuk hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder ve özel kütüğüne yazar. Mirası reddeden mirasçı isterse, kendisine mirası reddettiğini gösteren bir belge verilir. Mirasın reddedilmiş sayılması için ret beyanının hukuka uygun olarak yapılması yeterli olup hâkimin tutanak tutmaması veya özel kütüğe ret beyanını yazmaması reddin geçerliliğini etkilemez.
Mirasın Hükmen Reddi
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605/II. maddesinde, mirasçının kendi iradesi ile mirası reddetmesinden farklı olarak mirasın reddedilmiş sayılacağı haller düzenlenmiştir.
Buna göre; “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”
Miras bırakanın ölümü anındaki malvarlığı borçlarını karşılamaya yetmiyorsa miras bırakanın ödemeden aciz olduğu kabul edilir. Ancak kanun bu aciz halinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olmasını aramaktadır. “Açıkça belli olma”, miras bırakanın ödemeden aczinin en azından miras bırakanın çevresi tarafından biliniyor olmasını, “resmen tespit edilme” ise miras bırakan hakkında aciz vesikası alınmış olmasını ifade etmektedir.
Mirasın hükmen reddinin gerçekleşmiş sayılması için mirasçıların ret beyanında bulunmalarına gerek yoktur. Ancak ilerde doğabilecek ihtilafları önlemek adına sulh hukuk mahkemesine beyanda bulunulmasında fayda vardır.
Kimler Mirası Reddedebilir ?
Kural olarak; her yasal ve atanmış mirasçının, miras bırakandan kendilerine kalan mirası reddetmesi mümkündür. Ancak mirasın reddi beyanında bulunabilmek için mirasçının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Ret beyanının bizzat mirasçı tarafından yapılması zorunlu olmayıp özel yetkiye sahip temsilci tarafından da yapılması mümkündür.
Genel olarak;
Tam ehliyetsizlerin ret beyanı yasal temsilcisi tarafından yapılır.
Sınırlı ehliyetsizlerin ret beyanı ise yasal temsilcileri tarafından yapılabileceği gibi, yasal temsilcinin onayı ile sınırlı ehliyetsizin kendisi tarafından bizzat da yapılabilir.
Vesayet altındakiler için vasinin beyanının yanında Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemelerinin izni de gerekir.
Yasal danışman atanmış sınırlı ehliyetlilerin ret beyanının tam ehliyetlilerdeki gibi geçerli olduğu kabul edilmektedir.
Mal ortaklığı rejiminde eşlerden biri diğerinin rızası olmadan ortaklık mallarına girecek bir malı reddedemez ve tereke borca batık ise bunu kabul edemez.
Ret Beyanı Geri Alınabilir mi ?
Kural olarak ret beyanı Sulh Hukuk Mahkemesi hakimine ulaştığı andan itibaren hüküm doğurur ve bu andan sonra geri alınamaz. Ancak hata, hile veya korkutma ile, başka bir deyişle, irade bozukluğuyla sakat olan bir ret beyanının iptal edilmesi mümkündür.
Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır ?
Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesine göre ret süresi üç aydır. Yasal mirasçılar, mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe, miras bırakanın ölümünden itibaren üç ay içinde mirası reddetmelidir. Vasiyetname ile atanmış mirasçılar bakımından üç aylık mirasın reddi süresi ise miras bırakanın düzenlediği vasiyetnamenin kendilerine resmen bildirilmesinden itibaren başlar.
Koruma önlemi olarak tereke yazımı varsa, terekenin yazımı işleminin sona erdiğinin, sulh hukuk hakimi tarafından mirasçılara tebliğinden itibaren 3 ay içinde, her bir mirasçı mirası reddedebilir.
Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hukuk hakimince yasal ve/veya atanmış mirasçılara ret için ek süre tanınabilir veya yeni bir süre verilebilir. Süresi içinde reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılır.
Ret Hakkının Düşmesi
Mirasın kabulü için kural olarak bir beyana gerek yoksa da, mirasçı daha ret süresi dolmadan açık bir kabul beyanında bulunursa, ret hakkı düşer. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 610/II. maddesinde, mirasçılardan birinin tereke işlerine fazla karışması örtülü kabul olarak değerlendirilmiş ve ret hakkının düşeceği belirtilmiştir.
Mirasın Reddinin Sonuçları
Yasal Mirasçılar Bakımından Sonuçları
Mirası ret beyanı, yalnızca reddeden mirasçı açısından sonuç doğurur. Mirası reddeden yasal mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, diğer hak sahiplerine geçer. Miras bırakanın altsoyunun tamamı mirası reddederse miras, sağ kalan eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur.
Atanmış Mirasçılar Bakımından Sonuçları
Atanmış mirasçı mirası reddederse payı, miras bırakanın en yakın yasal mirasçısına geçer. Ancak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile başka bir sonuç öngörmesi de mümkündür. Yani miras bırakan, ret durumunda mirasın kendi yasal mirasçılarına geçmeyeceğini öngörebileceği gibi reddedenin yasal mirasçılarına yahut bir başka kişiye geçebileceğini de öngörebilir.
En Yakın Yasal Mirasçıların Tamamının Mirası Reddi Halinde
Bu halde sulh hukuk mahkemesi, mirası iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Tasfiye sonucunda artı bir değer kalması durumunda, kalan değer mirası reddetmemişler gibi mirasçılara dağıtılır.
Mirasın Reddinde Alacaklıların Korunması
Mirasçıların Kişisel Alacaklılarının Korunması
Malvarlığı borçlarını karşılamayan mirasçı, alacaklılarına zarar verme kastıyla mirası reddederse, ret tarihinden itibaren altı ay içinde alacaklılar veya iflas masası tarafından reddin iptali davası açılabilir. Ancak bu davanın açılabilmesinin önkoşullarından biri, davacılara yeterli güvence verilmeyerek mirasçının gerçekten kötü niyetle mirası reddetmiş olmasıdır. Yapılacak yargılama nihayetinde, mahkemece mirasın reddi iptal edilirse, miras, resmen tasfiye edilir. Bu tasfiye neticesinde eğer ki reddeden mirasçının payına bir malvarlığı değeri düşerse bu miktardan, önce itiraz eden alacaklı olmak üzere alacaklıların hakları ödenir. Buradan arta kalan değerler ise reddeden mirasçının yerini alan mirasçılara verilir. Yani arta kalan değerden reddeden mirasçı değil, mirasın reddi geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılar pay alabilir.
Miras Bırakanın Alacaklılarının Korunması
Malvarlığı borçlarını ödemeye yetmeyen, miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, miras bırakanın alacaklılarına karşı birtakım malvarlığı değerleriyle sorumlu olabilmektedir. Bu malvarlığı değerleri, mirası reddeden mirasçıların, miras bırakanın ölümünden önceki beş yıl içinde aldıkları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü oldukları denkleştirmeye tabi kazandırmalardır. Burada, mirasçının mirası reddetmekteki niyetine göre, sorumluluk miktarı değişecektir. Kötü niyetli mirasçılar geri vermek zorunda oldukları kazandırmanın tam değeriyle sorumluyken iyiniyetli mirasçılar, yalnızca geri verme zamanındaki zenginleşmeleri oranında sorumludur. Ancak, olağan eğitim-öğretim giderleri ve adet üzere verilen çeyizde mirasçıların böyle bir sorumluluğu yoktur.
Yorumlar